2005-2006 anitsal kulturel kamusal design-2
“tiyatronun diğer edebi eserlerden en önemli farkı; diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken, tiyatro oyununun sahnede seyirci önünde oynanmasıdır. değer ölçülerini, izleyenin kanaat ve anlayışlarından alır. göze görünür bir karaktere sahip olması, canlı olarak meydana geliş niteliğiyle toplum psikolojisine hitap eder.” tanım üzerinden yola çıkılan tasarım süreci ve proje alanının kentin baskın ulaşım akslarının kesişiminde oluşu, proje alanını bir çekim noktası, mıknatıs, olarak düzenlenmesi hedefini yarattı. dolayısıyla yapının sadece bir tiyatro yapısı olması değil, ayni zamanda gündelik yaşama da bir sahne olarak ayna tutması amaçlandı. bu hedefe ulaşmak için : - yapı insan ölçeğine indirildi - farklı kotlarda zengin vistalar oluşturuldu - mıknatıs olma hedefi farklı kültürel aktivite alanları ile desteklendi. tasarım yaklaşımı yapi programinin gereksinimleri ve hedeflenen tasarim anlayisinin catismasi sureci , yapinin islev bakimindan yuksek yogunluktaki mekanlarinin zemin alti kotlarda , kullanicilar icin cekim alani olusturulacak alanlarin zemin ve ust kotlarda kentsel sacak ortusu ve seyir kulesinde cozumlenmesine sebep oldu. bu yaklasim yapi programinin gerektirdigi gabarinin yer altina alinmasina, ust fuayenin bir toplanma alanina donusmesine ve sofita iz dusumunde ust kotlarda farkli vistalar yaratacak mekan cozumlemelerine imkan verdi. her görüntünün kendi gerçeği vardır.hangi zamana ait olursa olsun aslında her şey bu “an”dadır. tiyatrodaki algının her durumu mekan için de geçerlidir.çünkü tiyatroda seslerle, görüntüyle,duygu ve his ile etkileşip yaşanan görsel deneyimlenme mimari mekanın deneyimlenmesiyle aynıdır.. Beyoğlu’ nda şişhane tepesinde yer alan yapı, panoramayı kesintiye uğratmayan ;alt yoldan, üst yoldan ve diğer her yönden geleni karşılayan bir kapı gibidir. yapının eksi kotlarında; algının çok yönlülüğü ve insan bedeninin yansıma,serbest bırakma gibi eylemler yoluyla çıktığı gezinti sonunda zengin bir görsel deneyimlenme kazanması amaçlanmıştır. çıplak göz artık yerini sine-göz e bırakmıştır. her şey geçirgenleşmiştir. oluşturulan mekanlar arasındaki rampa ve geçitler gözü,hem yatay hemde düşeyde hareket ettirirken;görüntüyü en küçük ayrıntıdan en genele ;bütüne oluşturan bir çerçeve içine yerleştirmiştir...galerilerde değişken duvarlar,büyük mekanların gerektiğinde bölünebirliliğini sağlamaktadır. iç mekanda oluşturulan boşluklar sayesinde, yer birden fazla mekana dönüşebilir şekilde tasarlanmıştır.. yerin bittiği yerde ise coğrafya devam eder. geri dönüşü kurgular... aynı yerdendir.. ama hep devam eder... geri döner... tarihsel belleği çok eskilere dayalı olan bu alanda, her yeni dönemde yaşanmışlığın katmanlarının bir bri hissedildiği, adeta “kokusunun” algılandığı bu panoramada, yapı gurubunu o katmanlara daha yaklaştırarak, gönderme yapmak istedik. üç ayrı salonu mekan zenginliği verilerek ayrı kotlarda çözüldü, fakat birbirleri ile ilişkisi kesilmeden, bir fuayeden diğer bir fuayeye aynı anda istenildiğinde temas içinde, istenirse kopuk olarak etkinliklerin işlenmesi sağlandı. yapı Beyoğlu vergi dairesi tarihi binası ile tamamen uzak kalarak , yakınlaşmayı benimsedi… tarihi bina tamamen, müze, sergi, ve kokteyl alanı olarak kurgulandı.bodrum katı ise tiyatro binasına hizmet veren teknik hacimleri barındırmakta… bina Beyoğlu' nun en güzel yerlerinden, omurgasından birinde bulunan alanda yerleştiğinden, bu güzel yerin “ kendisinin bir sahne “ olduğu düşüncesi binayı oluşturan en baskın vurgudur. sahne kendini izleten ve sahnesinden tüm panoramayı izleyendir… tasarlanan tiyatro alanı....bir “anı”nın görüntüsüdür, hiç bir nesneyi temsil etmeye çalışmadan kendisidir.olduğu gibi..
Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipisicing elit. Maxime dolorem.
http://www.unalarchitects.com